
İslamda Büyüklenme ve Kibir
Kişinin kendisini başkalarından farklı, özel ve üstün görmesine kibir (büyüklenmek) denir. Kibirli insan kendini çok beğenir buna karşın başkalarını küçük görür. Yüce Allah kibirden kaçınmamız gerektiğini şu ayetle emretmektedir: “İnsanlardan (kendini büyük görerek) yüzünü çevirme, yolda böbürlenerek yürüme, zira Allah büyüklük taslayıp, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” (Lokman suresi, 18. ayet)
Peygamberimiz, “Kalbinde, zerre kadar kibir bulunan kimse, cennete giremez.” buyurmuş, “Kimse kimseye eziyet etmesin, kimse kimseye karşı böbürlenmesin.” diyerek alçak gönüllü olmamız gerektiğini belirtmiştir.
Her insanın karakteri, yetenekleri ve sahip oldukları imkânları farklıdır. İnsan ölümlü bir varlıktır. Dolayısıyla sahip olduğu parasına, makamına, endamına, çocuklarının sayısına güvenerek böbürlenmemelidir. Yunus Emre bu durumu şu sözleriyle çok güzel ifade etmektedir: “Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi?”
İslam dininin yapılasını istemediği davranışlardan biridir kibir. Kibirli insanlar daima en güzel şeyleri kendilerinin yaptığına inanırlar. Kusurlu taraflarını görmek istemezler. Sahip oldukları malla, bilgi ve fiziki özellikleriyle gurur duyarlar. Fakat bunların geçici olduğunu unutup bir gün bunların ellerinden çıkacağını düşünmezler. Büyüklenmek çirkin bir davranıştır. Bu çirkin davranışı ilk yapan iblistir. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.” (Bakara suresi, 34. ayet)
Atalarımız da kibirli olmayı kınamıştır. Hacı Bektaş Veli: “Kibrin kaynağı şeytandan, tevazünün aslı Rahman’dandır.” diyerek büyüklenmenin şeytana ait bir özellik olduğunu ve Müslümanlarda olmaması gerektiğini belirtmiştir.
Peygamber Efendimiz, insanlar arasındaki üstünlüğün ancak Yüce Allah’a olan bağlılıkla değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiş ve insanlar arasında asla ayrım yapmamıştır. Soyluluk, zenginlik, maddi durum, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeden herkese eşit davranmıştır. Bizler Peygamberimizin bu yönünü örnek alıp, insanlara değer vermeliyiz. Kimseyi alaya almamalı ve küçük görmemeliyiz. Yüce Allah, “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsrâ suresi, 37. ayet) buyurarak kibirlenmenin ve başkalarını küçük görmenin kötü bir davranış olduğunu belirtmiştir. Unutulmamalıdır ki kibir, toplumsal ilişkilere zarar vermekte ve insanlar arasındaki güzel bağları koparmaktadır.
Bir insanın kendisini üstün ve büyük sanıp başkalarını aşağıda görmesi çok kötü bir huydur. İnsanın kendisini beğenmesi ve büyüklük taslaması İslam ahlakına uymaz. İnsanların birbirlerine karşı övünmeleri, başkalarını hor ve hakir görmeleri yanlış bir davranıştır. Tevazu sahipleri kendilerinden aşağı olanlara ve diğer insanlara küçük muamelesi yapmaz. Onları hor ve küçük görmezler. Kur’an’da Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı öğüt şöyle anlatılmıştır;
“Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.” (Lokman 18)
Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur;
“Her kim Allah için alçak gönüllülük yaparsa, Allah muhakkak onun derecesini yükseltir”
Kendini beğenme kibir ve gururun bir sonucudur. Sahip olduğu nimetlerin Allah’tan geldiğini, yine bir gün yok olup gidebileceğini düşünmemektir. Kendini beğenenler, başkalarının aklını, fikir ve düşüncelerini, davranışlarını, hatta giyim ve kuşamlarını beğenmez. Onlara göre kendileri değerli, başkaları değersizdir. Bütün yüksek makamlara onlar layıktır. Kendini beğenmenin şeytanın özelliği olduğunu ve bu yüzden cennetten kovulduğunu unuturlar. Bu kötü huya sahip olan insanların bundan kurtulması için olgun ve erdemli insanlarla beraber olmaları ve kendi kusurlarını ve eksikliklerini görmeye çalışmalıdırlar. Kendi kusurlarını görmeyen insanların olgun bir ahlaka sahip olmaları olanaksızdır.
Başkalarını hor görmenin en büyük nedenlerinden birisi kibirdir. Bir insanın diğer insanlara karşı kibirli davranması çok kötüdür. Üstünlüğün mal, servet, soy, evlat ve renkte değil dindarlıkta olabileceğini düşünenlerin kibirlenmesi düşünülemez. Fakat bilgisiz insanlar her zaman ellerindeki nimetleri kibirlenmek için bir neden olarak görürler. Kur’an’da bu konuda şöyle buyurulmuştur;
“Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme, çünkü sen asla yeri yaramaz ve boyca da dağlara eremezsin” (İsra 37)
Peygamberimiz de; “Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir” buyrmuştur.
Tevazu sahibi olmak mü’minlerin özelliklerinden ve İslam ahlakının temel kurallarındandır. İnanan insan, daima tevazu sahibi olmalı başkalarını hor görmemelidir. Çünkü sahip olduğuu nimetler gelip geçicidir ve insanın başkalarını görmesi için herhangi bir neden yoktur.
Anlatım: Mustafa Akman
Kibirlenmek üç çeşittir
Sual: Kibir kaç çeşittir?
cevap:
Kibir, kendini başkasından üstün görmektir. Yapıldığı yerlere göre üçe ayrılır:
1- Allahü teâlâya karşı kibirdir:
Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Büyüklenerek bana ibadet etmeyenler alçalmış olarak Cehenneme girecektir.) [Mümin 60]
2- Peygamberlere karşı kibirdir:
Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, kibirlenerek onlara uymayı kabul etmediler. Mesela Peygamber efendimiz için dediler ki:
(Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hüsrana uğrarsınız.) [Müminun 33, 34]
3- İnsanlara karşı kibirdir:
Herhangi bir hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir.
Şam Ordusu kumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri büyük bir kalabalıkla Hazret-i Ömer’i karşıladı. Hazret-i Ömer kölesi ile nöbetleşe deveye bindiğinden, Halife devesinden indi. Yerine kölesi bindi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti. Bunu gören kumandan dedi ki:
— Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebiliriz?
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
— Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allahü teâlâ, bizleri müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi zelil eder, her şeyden aşağı eder.
Kibir ve tevazu
Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? İnsan aşağılığını, acizliğini, Rabbine karşı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her an her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Allah rızası için tevazu edeni, [kendini, Müslümanlardan üstün görmeyeni] Allahü teâlâ yükseltir.) [Bezzar]
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:
Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmuştur. Fakat yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlukuna vermemiştir. Bu üç sıfatı, kibriya, gani olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük, üstünlük demektir. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona muhtaç olmak demektir. İnsan ise ihtiyaç sahibidir. Allah yaratıcıdır, insan ise yaratıktır, fanidir.
Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek olur. Kula kibirlenmek yakışmaz. En büyük günahtır. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azap ederim.) [Müslim]
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilmek gerekir. İnsan, hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Dünya zindanında, her an, ne zaman azaba götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır, tevazu mu?
Kibir ne kadar kötü ise, tevazu da o kadar iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah için affedenin şerefi artar, tevazu eden de yücelir.) [Müslim]
(Kişi kibirlenince, iki melek, "Ya Rabbi bunu alçalt!" derler. Tevazu ederse, "Ya Rabbi bunu yükselt!" derler.) [Beyheki]
Sual: Üzerinde hakkı bulunanları ziyaret etmemek, hatırlarını sormamak, kibirli olmaktan mı ileri gelir?
Cevap: Üzerinde hakkı bulunanları, yani tanıdıklarını ziyaret etmemek, hatırlarını sormamak da kibir alametlerindendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek ise, tevazu alametidir.
PROJECT 3
I'm a paragraph. Click here to add your own text and edit me. It’s easy. Just click “Edit Text” or double click me to add your own content and make changes to the font. I’m a great place for you to tell a story and let your users know a little more about you.
PROJECT 4
I'm a paragraph. Click here to add your own text and edit me. It’s easy. Just click “Edit Text” or double click me to add your own content and make changes to the font. I’m a great place for you to tell a story and let your users know a little more about you.